Gittiğin gün, yağmur yağıyordu inadına,
Damla damla, bardak bardak, kova kova.
Gittiğin gün, gökyüzünden süzülüyordu yaşlar da,
Gözlerimden, tek damla, düşmüyordu toprağa.
Gittiğin gün, diğer günlerden farksızdı bir bakıma
Yağmur yağıyordu,
Gökyüzü ağlıyordu,
Yüreğim hala atıyor, dilim susuyordu.
Sahipsiz kalmış bir  sokak köpeği yağmur altında
Durmadan, usanmadan havlıyordu.
Gittiğin gün, rüzgar
Yittiğin gün, bulut
Bittiğin gün yağmur,
Beni benim yalnızlığıma
İttiğin gün,
Yağmur yağıyordu inadına.
Alıp götürmüşsün gibi güneşi
Masmavi gökyüzünü
Umutlarımla, yanına.
Yeniden aldanmış hissettim kendimi
Yağmuru bırakıp gittiğini düşünüp, bana
Gittiğin gün, yağmur yağıyordu
İnadına.
Görürdün yağmuru
Dönüp baksaydın, ardına...



 
RÜZGAR ve DAĞ

Bir dağ vardı.
Sisler ortasındaydı.
Tepesi kar,Etekleri bahar,
Bir dağ vardı,
Sisler ortasındaydı.
Yüksekliğinden belli olmasa da
O, eni konu bir dağdı.
Tepelerinden bulut ağdı,
Yamaçlarına, yağmur yağdı.
Himalayalara göre tepe,
Tepelere göre, epeyce "dağ"dı.
Sisler arasındaydı.
Ne kendi,
Ne başkaları farkındaydı.

Bir rüzgar yaklaştı.
Esti öylesine
Rüzgar, baktı, baktı,
Sisler aralanınca
O bir dağdı.
Rüzgar anladı, esti esti
Estikçe, dağın dağlığı daha da arttı
Rüzgar esti, esmesine
Esti esti,
Alınıp verilmeyen bir nefesti
Esti esti, bitti
Kendi yarattığı dağı
Sislere bırakıp gitti
O sisler ortasında yitti.



 
 

Dün gece gökyüzü ağladı, üstüme
Dün gece, gökyüzü maviye hasretti,
Bense yeşile...

 


Te